8. Ulusal Asfalt Sempozyumu ve Sergisi’nde Başkanımız S. Emre Gencer Sunum Yaptı

Ulusal Asfalt Sempozyumu ve Sergisi’nde Makina İmalatçıları Birliği Başkanı Sayın Selim Emre Gencer de bir sunum yaptı.

Başkanımız Sayın S. Emre Gencer’in Konuşması:

Değerli Konuklar,

Sizleri, Makina İmalatçıları Birliği Yönetim Kurulu adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum. 

8. Ulusal Asfalt Sempozyumunu, Karayolları Genel Müdürlüğü himayesinde düzenleyen Türk Milli Komitesine ve Türkiye Asfalt Müteahhitleri Derneğine, Makine İmalatçıları Birliği Yönetim Kurulu adına şükranlarımı sunuyorum. 

Bu güzel etkinlik vesileyle, sektör paydaşlarımız ile uzunca bir aradan sonra ilk kez bir araya gelmiş olmaktan büyük mutluluk duyuyorum.

Asfalt endüstrisi ile ilgili yeni buluşların, teknolojik gelişmelerin, karşılaşılan sorunlar ve çözüm önerilerinin konuşulacağı bu sempozyumun sektörümüzü geleceğe taşıyabilmek açısından önemli işlevi olacağına inanıyorum.

Değerli Konuklar, 

Makine İmalatçıları Birliği, makine ve aksamları geliştiren, üreten ve ihraç eden 200’den fazla seçkin makine imalatçısının örgütlendiği bir sektör üst kuruluşudur. 

Birliğimiz; Avrupa Takım Tezgâhları Endüstrisi ve İlgili İmalat Teknolojileri Derneği (CECIMO), Avrupa Kompresör ve Pnömatik Aletler İmalatçıları Ekonomik İş Birliği Komitesi (PNEUROP) ve Avrupa Redüktör ve Güç Aktarma Organları İmalatçıları Dernekleri Komitesi (EUROTRANS), üyesidir. 

Birlik olarak; yurtdışı ve yurtiçi büyük makine fuarları ve diğer tanıtım etkinliklerinde yerli makine imalatçılarına refakat ediyoruz; makine imalatı sektörünün ortak pozisyonlarını gündeme taşımak ve hayata geçirmek üzere kamu yönetimi, üniversiteler, medya ve sektör üst kuruluşları ile diyalog geliştiriyor, iş birliği yapıyoruz.

Değerli Konuklar, 2020 yılı itibariyle makine imalatı sektöründe faaliyet gösteren firma sayısı 17.680’dir. Aynı yıl itibariyle sektörümüz, 153 milyar dolar hasılat, 248 bin kişiye doğrudan istihdam ve ülke ekonomisine 46 milyar TL katma değer sağlamıştır. Sektörün ihracatı son 20 yılda, salgın nedeniyle kapanmaların yaşandığı 2020 yılı hariç yıllık ortalama yüzde 15 oranında artmıştır. Bu yılın ilk 10 ayı itibarıyla makine ve aksamları ihracatımız, bir önceki yılın aynı dönemine göre yaklaşık yüzde 27 artarak 19 milyar dolar seviyesine yükselmiştir.  Bu gelişmeye bağlı olarak, Makine ihracatımızın 2021 sonunda 23 milyar doları aşacağımızı tahmin ediyoruz. Tüm bu gelişmeler ülkemiz açısından sevindiricidir.  Ancak yıllık 34 milyar dolara yakın ithalatı yaptığımızı da unutmamız gerekiyor.

Değerli Konuklar, Avrupa Birliği ve ABD, makine imalatçılarının ana pazarlarıdır. Geçtiğimiz yıllarda en yüksek ihracat artışlarına, bu pazarlarda ulaştık. Bu nedenle giderek daha fazla firmamız Avrupa’da pazarlama altyapısı yatırımı yapıyor. Gümrük Birliği Anlaşması ile bütünleştiğimiz AB pazarı makine sektörümüz açısından alternatifsiz olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle de AB pazarındaki gelişmelere uyumda daha hızlı hareket etmemiz gerekiyor. 

Bildiğiniz üzere, uluslararası ticarette en önemli sermaye geldiğimiz aşamada ‘veri’dir. Kısa bir süre sonra mal ve hizmetlerin serbest dolaşımı, verilerin serbest dolaşımının sağlanabildiği ölçüde mümkün olabilecektir. Bunun için de veri güvenliği, veri dolaşımı ve mülkiyeti gibi konularda ülkelerin mevzuat ve teknik alt yapılarının uyumu gerekecek. Kısa süre içerisinde de verilerin sınırlara takılmadan aştığına ve ticaretin hızla dijitalleştiğine şahit olacağız. AB, Kuzey Amerika, Asya Pasifik serbest ticaret alanlarının dijital ticaret bölgelerine dönüşmek zorunda kalacağını göreceğiz. Bu nedenle, AB Dijital Tek Pazarı mevzuatına uyum çalışmalarının hızlanması gerektiğine inanıyoruz. Aksi takdirde, AB ile mevcut Gümrük Birliği Anlaşması kapsamındaki serbest dolaşım rejimin yetersiz kalabileceğini bilmeliyiz. 

Değerli Konuklar, Avrupa Yeşil Mutabakatı, çevre korunması odaklı derin bir dönüşüm programıdır. Bu süreç önümüzdeki yıllarda beklenin de ötesinde hızlanacaktır.  AB, atık üretmeyen ürün, hizmet ve iş modelleri için güçlü bir politika çerçevesi oluşturulmaktadır. AB sanayi stratejisi de bu anlayışla yeniden şekillendirilmektedir. Döngüsel Ekonomi Eylem Planı ile de tüm sektörlerde kapsamlı bir dönüşüm süreci başlatılmıştır. Önümüzdeki birkaç yıl, AB açısından bu konularda hukuki düzenlemelerin yapıldığı ve eylemlere dönüştüğü yoğun bir dönem olacaktır. Üzülerek görüyoruz ki, AB-Türkiye Gümrük Birliği Anlaşması uzunca bir süreden beri güncellenememektedir. Bu nedenle ulusal mevzuatımızın AB’nin yeni düzenlemeleri ile uyumunda sorunlar ile karşılaşıyoruz. “AB Döngüsel Ekonomi Eylem Planı” uygulamalarıyla, bu durumun daha da bozulması muhtemeldir.

Ülkemiz, Yeşil Mutabakat Eylem Planını ancak geçtiğimiz aylarda hazırlayabilmiştir. Eylem Planının uygulanmasında daha hızlı hareket edeceğimizi umut ediyoruz. “Yeşil Mutabakat Eylem Planı”nın hızla uygulanmasının, küresel değer zincirlerinin dönüşümü sürecinde ülkemize önemli avantaj sağlayacağı kuşkusuzdur.

Son yıllarda çok sayıdaki makine imalatçımız, Almanya ağırlıklı olmak üzere Avrupa’da pazarlama ve servis hizmetleri alt yapısı oluşturmaya başlamıştır. Bu sayede AB’de Döngüsel Ekonomi Eylem Planı çerçevesinde hızla değişen regülasyonlara firma bazında uyumda   daha avantajlı konuma geliyoruz. Ancak unutmayalım ki, şirketlerimizin yeni AB mevzuatlarına uyum sağlamak amacıyla alacakları tekil önlemler maliyetlerimizi önemli ölçüde artıracaktır.

Değerli konuklar, Rusya ve Orta Doğu pazarlarına yönelik makine satışlarımızda da son dönemde ciddi hareketlenme gözlemliyoruz. Rusya’nın Tataristan Cumhuriyeti’nde bazı büyük holding firmalarımızın yaptığı üretim yatırımları sonucu Avrasya Ekonomik Bölgesindeki pazar hâkimi konumuna yükselmeleri makine imalatı sektörümüz açısından da yol gösterici olmuştur. Kendi grubumuzun da dahil olduğu bazı makine firmalarının, aynı yolu takip ederek Avrasya pazarına kalıcı olarak yer almaya çaba gösterdiğine şahit oluyoruz. 

Öte yandan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikler ve Suudi Arabistan ile siyasi ilişkilerimizdeki sorunların aşılması yönünde son dönemde atılan adımları memnuniyetle izliyoruz. Bu ülkelerle siyasi ilişkilerimizin normalleşmesinin, makine ihracatımıza da büyük katkılarının olacağı kuşkusuzdur. 

Değerli Konuklar, geçtiğimiz yıl uluslararası bir kuruluşa yaptırdığımız bir araştırma, makine ihracatımızın önümüzdeki 8 yılda 63 miyar dolar düzeyine çıkabileceğini ortaya koymuştur. 11. Kalkınma Planı bu bilinçle hazırlanmış ve 2019’da yürürlüğe konmuştur. Kalkınma Planında, makine imalatı, sanayi üretiminde öncelikle teşvik edilecek odak sektörler arasında yer almıştır. Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı da bu anlayışla şekillendirilmiştir. Program kapsamında, halen çok sayıdaki devlet kuruluşu tarafından sağlanan teşvik ve desteklerin tümünün, tek pencereden ve basitleştirilmiş usullerle yöneltilmesi hedeflenmiştir. Hamle Programı kapsamında 2020 yılı başlarında ilk çağrı makine sektörüne yapılmış, başvurular arasından seçilen toplam 52 proje komitenin onayına sunulmuştur. Bunlardan ilk aşamada 10 proje onaylanarak uygulanmaya başlanmıştır. 

Bu kapsamda;

  • Rüzgâr türbini parçaları,
  • Büyük boyutlu eklemeli imalat makinesi, 
  • Ultra hızlı lazer ve tek modlu lazer,
  • CNC takım tezgahları ve bunların seri üretimi,
  • Yüksek teknolojili CNC makineleri,
  • Süper kritik akışkan ekstraksiyon Polat Makine,
  • Servo motorlar,
  • Bilye vidalı mil, 

gibi makine ve aksamlarının geliştirilerek ülkemizde üretilmesi öngörülmektedir. İkinci çağrı kapsamında da çok sayda makine projesi başvuruda bulunmuştur. Bunlar arasında; 

  • 5 eksen CNC işleme merkezi,
  • Akıllı makinelerin beyin ve sinir sistemi’ olarak nitelendirilen CNC kontrolör ve sürücüleri
  • ‘Servo motor’ ve ‘lineer kızakları’ motorları,
  • Asfalt kazıma makinelerin tasarlanması, geliştirilmesi ve üretilmesi,

gibi ülkemiz makine sektöründe yeni bir gelişme dönemini başlatacak projeler de yer almaktadır.

Başkanımız Emre Gencer, Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programına dahil olan üyelerimizi tanıttı.

Değerli konuklar, Makine sektöründe son üç ayda yakaladığımız aylık 2 milyar dolar ihracatın önünü açan temel faktör, salgına bağlı kapanmaların en yoğun yaşandığı dönemde imalatçılarımızın finansmana erişimde sağlanan kolaylıklardır. Bu sayede ihracat sevkiyatlarımız kesintisiz olarak sürdürülebilmiştir. 2022 ilk yarısında da AB, Orta Doğu Ülkeleri ve Rusya başta olmak üzere ana pazarlarımızda makine talebinin yüksek seyretmesi beklenmektedir. Dolayısıyla önümüzdeki yılın ilk yarısında makine ihracatımızın yüksek seyretmesi kuvvetle muhtemelidir. 

Ancak emtia fiyatları ve lojistik maliyetlerin yükseldiği ve bu durumun ilave işletme sermayesi ihtiyacı doğurduğunu da göz önünde bulundurmalı ve çözüm üretmeliyiz. Buna, lojistik sorunlar nedeniyle ham madde stoklu çalışma döneminin başlamış olmasını da ekleyebiliriz. 

Tüm bu sorunların hafifletilmesi amacıyla Merkez Bankasının ticari bankalar kullandırdığı reeskont kredilerinin miktarının artırılması ve uygulamanın yaygınlaştırılması yararlı olacaktır. Bu konuda bir çalışma yapıldığı bilinmekle birlikte henüz sahaya yansımadığını görüyoruz. 

Dış pazarlardaki en büyük rekabetçilerimiz Almanya, İtalya, Fransa gibi Avrupa ülkelerinin firmalarıdır. Bu firmalar, Hermes, Coface, SACE gibi ihracat kredi kuruluşlarının sağladıkları 8 yıla kadar vadeli ve ödemesiz dönemi de kapsayan düşük faizli kredilerle desteklenen satış teklifleriyle firmalarımız karşısına çıkıyorlar.

Ülkemiz piyasasında da durum farklı değil. Buna bir örnek vermek istiyorum. Geçtiğimiz aylarda bir müteahhitlik kuruluşumuz bir kamu projesinin yapımında kullanmak üzere asfalt plentleri alımı yaptı. Yüklenici firma; sınai mülkiyeti, tasarımı ve markasıyla yerli olan, Almanya ve Danimarka gibi makine üretiminin merkezi konumundaki ülkelere de satılan, eşdeğer yerli makine bulunmasına rağmen tercihini yabancı ülke menşeli plent lehine kullandı.

Böyle çok sayıda örnek verebiliriz.  

Nitekim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının bu yıl yayımlanan Makine Sektörü Analiz Raporu’nda (TR 83 Bölgesi) bu durum sektörün temel sorunlarından birisi olarak ön plana çıkarılmıştır. Raporda özetle; 

  • ‘Makine sektörün, satış finansmanında Avrupalı rakiplerinin sundukları finansal satış alternatiflerini sunamadıkları’,
  • ‘Daha yüksek kalitedeki ürünlerini daha düşük fiyatlarla ulusal pazardaki müşterilerine dahi satmakta zorlandıkları’,

tespitlerine yer verilmiştir.

Politika önerisi olarak da raporda, leasing finansmanı kredisi ve Hermes ve Coface ile rekabet edebilecek nitelikte uzun vadeli ve düşük faizli alıcı kredisi gibi finansman araçların uygulamaya geçirilmesi önerilmiştir. MİB olarak benzer önerileri her vesileyle gündeme getiriyor ve destekliyoruz. Türk Eximbank’ın yeniden yapılandırılması çalışmalarının bu önerilerin dikkate alınacağını umut ediyoruz. 

Üzerinde durmak istediğimiz diğer bir konu da makine imalatçılarımızın, diğer tüm imalat sanayi sektörlerinde olduğu gibi nitelikli ara eleman bulmakta yaşadıkları sıkıntılardır. İlgili Bakanlığımız bütçe görüşmeleri sırasında bu konuda kısa sürede önemli adımların atılacağını açıklamıştır. Bu kapsamda ilk aşamada Mesleki Eğitim Merkezlerine olan ilgiyi artırmak için gençlerin kalfalık döneminde aldıkları ücretlerin arttırılması ve ayrıca bu merkezlerde eğitim alan öğrencilerin ücretlerin devlet tarafından karşılanması öngörülmektedir.

Yönetim Kurulu Başkanımız Sayın S. Emre Gencer, 8. Ulusal Asfalt Sempozyumu ve Sergisi’nde, duayen sanayicilerimizden bahsetti.

Değerli Konuklar, makine sanayi tek başına imalat sanayisinde yerli patent ve faydalı model başvurularının yaklaşık yüzde 20’si ne gerçekleştirmektedir. Markalaşma alanında da özellikle son beş yılda önemli mesafe kaydettik. Sadece 2020 yılında makine sektöründe 3.839 yeni marka tescili yapılmıştır. Bu rakam 2012 yılına kadar yıllık 1.500 üstüne çıkamamıştır.

Tüm bu olumlu gelişmelere rağmen markalaşma alanında henüz beklenen seviyede değiliz. Makine sektöründeki küresel düzeyde ilk sıralarda yer alabilmek için bu sayıları çok daha üst seviyelere çıkarmamız gerekiyor. TURQUM Markası belgelendirme sistemi yaygın bir şekilde kabul görmesi ve uygulanması halinde orta vadede markalaşma yolunda önemli mesafe alacağımızı düşünüyoruz. Kamu alımlarında TURQUM Markası zorunluğunun getirilmesi markalaşmayı hızlandıracağı şüphesizdir.

TURQUM; firma ve üretim sistemi yeterliliği, Kalite Yönetim Sistemine uygun üretim yapıldığı, ürün güvenliği, ürün kalitesi, servis ve satış sonrası hizmetleri, sürekli gözetim standartlarını sertifikalandıran bir belgelendirme sistemidir.

Değerli Konuklar, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız, kısa süre içerinde yaptığı bir düzenleme ile ülkemizde üretimi bulunan makinelerin, kamu teşviklerinden yararlanması uygulamasına son vermiştir. Daha da önemlisi Türkiye, ikinci el makine ithal eden ülke olma ayıbından kurtulmuştur. Bunları doğru yönde atılmış adımlar olarak görüyoruz ve mutluluk duyuyoruz. Ancak bu konuda atılması gereken başka adımlarında olduğunu da söylemeliyim. Büyük kamu alt yapı projelerinin yapımında, ülkemizde tasarlanan, geliştirilen ve üretilen makineler yerine Avrupa menşeli makineler kullanabilmektedir. Bunların bir bölümünün de kamu idarelerine bırakılan makine ve tesislerin olduğunu söyleyebilirim. Böyle bir durumun bir AB ülkesinde olmasının mümkün olmadığını, kendi grubumuzun yaşadığı tecrübelere dayanarak rahatlıkla söyleyebilirim.

Bu konudaki diğer bir sorunumuz da kamu alımlarında yerli ürünlere avantaj sağlanmasına ilişkin mevzuatın uygulanmasındaki aksaklıklardır. Kamu idareleri, Sanayi Odaları tarafından düzenlenen belgelere dayanarak itiraz başvurularını reddetmektedir. Bu durumda, Yerli Malı Belgesi düzenlenerek kamu idarelerine teslim edilen ürünlerin, mevzuatın öngördüğü yerli katkı oranına sahip olmadığı yönündeki iddialar araştırma konusu dahi yapılamamaktadır. Kısacası, yılda bir kez kapasite raporuna dayanılarak verilen bir belgenin kötüye kullanabileceği gerçeği göz ardı edilmektedir.    

Bu sorunun, ‘teslim edilen ürünlerin’ mevzuatın öngördüğü yerli katkı oranına sahip olmadığı gerekçesiyle açılan davalarda, ihtilafın üçüncü taraf bilirkişi incelenmesine konu edilebilmesine imkân tanıyacak bir mevzuat düzenlemesiyle çözümlenebileceğini düşünüyoruz. 

Değerli Konuklar, ülkemiz, iş makinelerinde Avrupa’nın en büyük ilk 6 ülkesi arasında yer almaktadır. Çok sayıdaki üye firmamız, iş makineleri sektöründe kendi tasarım ve markasıyla üretim yapıyor. İş makineleri sektörü ile ilgili olarak İMDER Başkanı sizlere bilgi sunacak. Ben sadece grubumuzun faaliyet alanı da olan Asfalt Plenti dış ticareti hakkında sizlere kısa bilgiler sunmaya çalışacağım.

Asfalt plenti ihracatımız son 4 yılda büyük sıçrama yaparak 2017’de 14,2 milyon dolar seviyesinden geçtiğimiz yıl 44,7 milyon dolara yükselmiştir. Bu yılın ilk 10 ayında ihracatımız artmaya devam etmiş ve 52 milyon doları aşmıştır. Bu gelişme, yıl sonunda asfalt plenti ihracatımızın 64 milyon doları aşacağına işaret etmektedir. Özetle asfalt plenti ihracatımızda son 4 yılda yaklaşık 4,5 katlık bir artışın kaydedildiği söyleyebiliriz.

İthalatımız da aynı dönemde hızla azalmış ve 2017’de 40,3 milyon dolar seviyesinden geçtiğimiz yıl 14 milyon dolara gerilemiştir. İthalatımızın bu yıl da aynı seviyede kalacağını tahmin ediyoruz. Kilogram başına ihracatımızı incelediğimizde son üç yılda fiyatlarımızın hemen hemen aynı kaldığını gözlemliyoruz. Bu yıl plent fiyatlarımızın, hammadde fiyatlarındaki fiyatların da artışına paralel olarak yükseldiğini biliyoruz.  Bu nedenle kilogram başına fiyatlarımızın bu yıl sabit kalmasını, Dolar/Euro paritesindeki değişimden kaynaklandığını düşünüyoruz. 

Öte yandan, asfalt yol yapım makine grubuna giren bazı ürünlerde büyük ticaret açığı veriyoruz. Bunlardan en önemlisi de Döngüsel Ekonomi Eylem Planı kapsamında kaçınılmaz olarak yoğun kullanıma konu olacak olan asfalt kazıma makineleridir. Bu ürünün geliştirilmesi, üretilmesi ve ihraç edilmesi amacıyla hazırladığımız proje halen Sanayi Hamlesi Programı kapsamında onay sürecinden geçiyor.

Değerli Konuklar, bugün dünyanın her ülkesiyle rekabet edecek seviyeye teknolojik yetkinliğe ulaşan asfalt plentleri imalatı sektörümüzün kuruluş ve gelişimine, Karayolları Genel Müdürlüğümüz öncülük etmiştir. Karayolları Genel Müdürlüğü, 1970’li yıllarda yol inşaatları, bakım ve onarımlarını bizzat kendi bünyesinde oluşturduğu teknik birimlerle gerçekleştirmekteydi. Bu dönemde Karayolları Merkez Atölyesi’nde makine bakım ve onarımı için oluşturulan teknik birimler; zaman içerisinde asfalt plenti, stabilizasyon plenti, silindirler gibi makinelerin tasarımlarını da yaparak üretmeye başlamışlardır. Burada yetişen teknik elemanlar, 1990’lı yılların başından itibaren bugün dünyanın her ülkesiyle rekabet edecek teknolojik yetkinliğe ulaşan asfalt plentleri imalatı sektörümüze de öncülük etmiştir. 

Benzer İçerikler

Bu websitesi, kullanıcı deneyiminizi geliştirmek için yalnızca zorunlu çerezleri kullanmaktadır. Anladım