“İkinci El Makine İthal Eden Ülke Olma Ayıbından Kurtulduk”

Yönetim Kurulu Başkanımız Selim Emre Gencer’in Dünya Gazetesi’ne verdiği demeci okuyucularımızla paylaşıyoruz.

Selim Emre Gencer

Makine ihracatımız tüm öngörülerin üzerinde artıyor 

2021 yılı ilk 8 ayında makine ve aksamları ihracatımızın bir önceki yılın aynı dönemine göre %32,5’lik artışla 15 milyar dolara yükselmesini umut verici bir gelişme olarak değerlendiriyoruz. 

Sektör ihracatımızın yıl sonunda 23 milyar dolar seviyesine ulaşmasını bekliyoruz. 

Bu miktar salgın öncesi 2019 yılına göre %18,5 ve 2020 yılına göre ise %19,6 artışa işaret ediyor. 

Bu dönemde de ihracatımızın yaklaşık üçte ikisini küresel ölçekte en rekabetçi pazarlar olan gelişmiş ülkelere yaptığımızı gözlemliyoruz.  

En büyük ihracat artışlarına, Almanya, İngiltere ve ABD gibi istikrarlı gelişmiş ülke pazarlarında ulaştık. Rusya ve Orta Doğu pazarlarına yönelik satışlarımızda da ciddi hareketlenme gözlemliyoruz. 

Bu durum makine ihracatımızdaki yüksek oranlı artışların önümüzdeki yıllarda da devam edeceğine işaret ediyor.

Salgın döneminde alınan tedbirler bu başarıyı getirdi 

Makine ihracatımızda kaydedilen bu yüksek oranlı artışı, sadece baz etkisi ya da emtia fiyatlarındaki artışlarla izah etmek mümkün değildir. 

Salgının en yoğun olduğu dönemde uygulanan devlet yardımları programlarında sektörümüze öncelikle desteklenecek sektörler arasında yer verilmesinin ve makine imalatçılarının bu yaklaşıma uygun olarak desteklenmesinin başarıyı getiren temel faktör olduğunu söyleyebiliriz. 

Bu sayede firmalarımızın, kapanma önlemlerinin uygulandığı dönemde ihracat ve işletme kredilerine erişimlerinde yaşanan zorluklar aşılabilmiş, ihracat sevkiyatları kısa kesintiler haricinde sürdürülebilmiştir. 

Daha da önemlisi, makine imalatçılarının uygun koşullu yatırım kredilerine ulaşımı, sorun olmaktan büyük ölçüde çıkarılmıştır.  

Döviz kurlarının, son yıllarda politika aracı olarak dış satımı destekleyecek seviyede oluşmasına izin verilmesinin, makine ihracatımızdaki yüksek artışları getiren diğer bir önemli faktör olduğu kuşkusuzdur. 

Öte yandan, AB firmalarının, salgınının ortaya çıkardığı sorunlar nedeniyle tedarik zincirlerini gözden geçirmeleri sürecinde, yakın coğrafya ülkelerini ve dolayısıyla ülkemizi ön plana çıkarmalarının da ihracatımıza ciddi katkısının olduğunu söyleyebiliriz. 

Orta ve yüksek teknoloji seviye makinelerin yerel üretimi 

Geçtiğimiz yıl Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği’nin yaptırdığı bir dış pazar araştırması, makine ihracatımızın uygun önlemlerle desteklendiği takdirde en geç 2030 yılında 63 milyar dolar seviyesine çıkabileceğini ortaya koymaktadır. 

Ekonomi yönetimimiz, bu potansiyelin bilincinde olarak 2019’dan itibaren uygulamaya koyduğu tüm programlarda, makine sektörünü öncelikle desteklenecek sektör olarak belirlemiş; İVME Finansman Paketi, İhracat Ana Planı ve Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programını bu anlayışla şekillendirmiştir

Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı kapsamındaki ilk yatırım çağrısı da makine sektörüne yapılmış ve kısa sürede çok sayıdaki yüksek cari açık verdiğimiz makine ve aksamı yatırım projesine onay verilmiştir. 

İkinci çağrı listesi de yüksek teknolojili makine üretimi projelerine açık tutulmuştur.

İkinci çağrı kapsamdaki başvurular arasında, ‘akıllı makinelerin beyin ve sinir sistemi’ olarak nitelendirilen CNC kontrolör ve sürücülerinin (sanayi mülkiyeti firmalarımıza ait olacak şekilde) yerli üretilmesini hedefleyen bir projenin de bulunduğu kamuoyunu yansımıştır. 

Ayrıca, ‘servo motor’ ve doğrusal hareketin en önemli bileşeni ‘lineer kızakların’ motorlarının Hamle Programı kapsamında ülkemizde üretimini öngören iki ayrı yatırım projesi ile ilgili hazırlıkların sonuç aşamasına geldiği anlaşılmaktadır. 

Bu projeleri ülkemize makine imalatında sınıf atlatacak girişimler olarak niteleyebiliriz.   

Dijital dönüşüm sürecinde ortaya çıkabilecek fırsatları değerlendirmeye hazırız 

Avrupalı makine üreticilerinin bir bölümün, dijital dönüşüm sürecindeki hızlı gelişmelere uyumda geç kaldıkları biliyor ve gelişmeleri takip ediyoruz. Almanya’nın bu alandaki rekabet üstünlüğünü sürdürebilmek için, temel hedefi makine sektöründeki büyük veriyi toplamak olan, dijitalleşme ve Endüstri 4,0 üzerine 400’e yakın saha ve araştırma projesini uygulamaya geçirdiğini de ilgiyle izliyoruz. 

Alman araştırmacılar, güçlü kamu desteklerine rağmen bu sürece hızlı uyum gösteremeyen çok sayıda Alman firmasının gelecekte piyasadan çekilmek zorunda kalacağını ve bu çerçevede oluşacak boşluğun Uzak Doğu ülkeleri firmaları tarafından dolduracağını ileri sürmektedirler. 

Biz, Türk makinecileri olarak, Gümrük Birliği Anlaşması çerçevesinde entegre olduğumuz AB pazarında oluşacak boşluk ve fırsatları etkili bir şekilde değerlendireceğimize inanıyoruz. 

Kamu yönetimimizin, son iki yılda uygulamaya geçirdiği programların daha da geliştirerek bu hedefimize ulaşma açısından önümüzü açacağından kuşku duymuyoruz. 

Yatırım teşvik mevzuatında yapılan son değişiklikler hakkında kamuoyu yanlış bilgilendirildi 

Yatırımlarda Devlet Yardımları mevzuatında 29 Haziran 2021 tarihinde yapılan değişiklikle, yerli üretimi bulunan 174 makine gümrük vergisi muafiyeti kapsamı dışına çıkarılmıştır. 

Mevzuatta yapılan diğer bir değişiklikle de, ikinci el veya yenilenmiş makinelerin teşvik sistemi kapsamında ithalatına son verilmiştir. 

Bu değişikliklere ilişkin yanlış bilgilendirmenin önüne geçmek ve tartışmaların doğru zeminde yapılmasını sağlamak açısından önem verdiğimiz birkaç konunun altını çizmek istiyorum. 

Bunlardan birincisi, gümrük vergisi muafiyeti dışına çıkarılan makine ve teçhizatın, devlet desteklerinden yararlanmaya aynen devam edecek olmasıdır. 

İkincisi, listede yer alan makinelerin AB ve Serbest Ticaret Anlaşması yaptığımız ülkelerden ithal edilmesi halinde gümrük vergisi istisnasının aynen uygulanacak olmasıdır. 

Üçüncüsü, savunma sanayi alanında faaliyet gösteren firmalarımızın makine ithalatının bu düzenleme dışında tutulmuş olmasıdır. Diğer bir ifadeyle bu firmaların yapacakları ithalat, menşe gözetilmeksizin gümrük vergilerinden muaf olarak yapılmaya devam edilebilecektir. 

Bu yeni düzenlemeye sadece takım tezgâhları sektöründe faaliyet gösteren firmalarımızdan itiraz geldiğini belirtmek isterim.

Kayda değer miktarda takım tezgâhları ithal ettiğimiz ülkeleri, Çin Halk Cumhuriyeti, Milliyetçi Çin (Tayvan), Almanya, Japonya, Güney Kore, Japonya, İtalya ve ABD (çok düşük miktarlarda) olarak sıralayabiliriz.  

Bilindiği üzere, Almanya ve İtalya’dan yaptığımız tüm sanayi ürünleri ithalatı, Gümrük Birliği Anlaşması çerçevesinde gümrük vergileri dahil tüm kısıtlamalardan muaftır. 

Güney Kore’den makine ithalatımızda, yürürlükte olan Serbest Ticaret Anlaşmasına uygun olarak gümrük vergilerinden muaf olarak yapılmaktadır. 

Öte yandan, Japonya’nın AB ile Serbest Ticaret Anlaşması mevcut olup, bu ülke menşeli makinelerin AB Ülkeleri üzerinden gümrük vergisi ödenmeksizin ülkemize ithal edilmesi mümkündür. 

Kaldı ki, müzakereleri büyük ölçüde tamamlanmış olan Türkiye-Japonya Serbest Ticaret Anlaşmasının yakın bir gelecekte imzalanması ile bu sorun tümüyle gündemimizden çıkmış olacaktır. 

Sonuç olarak takım tezgahlarında teşvik mevzuatı kapsamında gümrük vergisi uyguladığımız tek ülkenin Çin (Milliyetçi Çin ve Çin) olduğunun altını çizmek istiyorum. Savunma sanayi firmalarımız bu ülkeden makine ithal etmeleri halinde, gümrük vergisi muafiyetinden yararlanabildikleri de unutulmamalıdır. 

Çin menşeli makinelerin ülkemize ithalatında uygulanan gümrük vergisi ve ilave vergi oranı yüzde 10 civarındadır.

Çin’in ülkemiz menşeli makineler için uyguladığı Gümrük Vergisi oranı ise % 40’lara ulaşmaktadır. 

Bu itibarla, teşvik sistemimizde yapılan mevzuat değişikliği ile, Çin’den yaptığımız makine ithalatına küçük de olsa bir yük getirilmesini, haksız rekabetin önlenmesi açısından da son derece isabetli buluyoruz. 

Tüm bu gerçekler ışığında bu konunun gündemde tutulmasını anlamakla güçlük çekiyoruz. 

Yüksek teknoloji seviyesi makinelerin önemli bir bölümünü sektörümüz yerel üretebilme yeteneğine sahiptir

Üzerinde durmak istediğim ikinci konu, yerli üretimi bulunmayan bazı takım tezgahlarının da yeni uygulama çerçevesinde muafiyet kapsamına dışına çıkarıldığı yönündeki iddialardır. 

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız envanterinde, imalat sanayi firmalarımızın tümünü kapsayan makine imalatı sanayimizin röntgenini hatasız çekebilecek nitelikte bir veri tabanı bulunmaktadır. 

Bakanlığımızın uzman kadrolarının, sektör üst kuruluşlarının yaptıkları başvuruları bu veri tabanı üzerinden tüm taraflarla interaktif iletişim kurarak incelediğini ve gerektiğinde yeni ürün GTİP kodları da oluşturarak düzeltme yapabildiğini hatırlatmak isterim 

Öte yandan, Türk makinecilerinin ’8 Sayılı Liste’de yer alan takım tezgahlarının çoğunu gelecekte de imal edemeyeceği yönündeki iddiaların kamuoyu gündemine getiriliyor olmasını yanlış buluyoruz. 

Makinecilerimizin, salgın döneminde ihtiyaç duyulan tıbbi makine ve aygıtları süratle geliştirdiği ve ürettiği unutulmamalıdır. 

Bu konuyu gündeme taşıyanların, Sanayi Hamlesi Programı kapsamında ilk iki başvuruda onay alan ya da onay bekleyen, fizibilite çalışmaları tamamlanmış/bağımsız denetimden geçmiş projelere bakmalarını bilhassa öneriyoruz. 

İkinci el makine ithal eden ülke olma ayıbından nihayet kurtulduk 

İkinci el ya da yenilenmiş makina ithalatını, artık en az gelişmiş ülkelerin dahi hızla yasakladığını biliyoruz ve bu ayıptan ülkemizin çok uzun yıllar sonra kurtulmasından memnuniyet duyuyoruz.

Benzer İçerikler

Bu websitesi, kullanıcı deneyiminizi geliştirmek için yalnızca zorunlu çerezleri kullanmaktadır. Anladım