RCEP (Regional Comprehensive Economic Partnership) yani Türkçesiyle Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık, 15 Asya-Pasifik ülkesi arasında imzalanan ve dünyanın en kapsamlı serbest ticaret anlaşması olarak bilinen anlaşmadır.
Anlaşmayı ASEAN (Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği) üyesi on ülke: Brunei, Endonezya, Filipinler, Kamboçya, Laos, Malezya, Myanmar, Singapur, Tayland, Vietnam; Doğu Asya’dan üç ülke: Çin, Güney Kore, Japonya ve Pasifik’ten 2 ülke: Avustralya ile Yeni Zelanda imzalamıştır. Bu ülkeler 2020 yılı itibariyle dünya nüfusunun yaklaşık yüzde otuzunu (2.2 milyar kişi) ve küresel GSYİH’nin de yüzde otuzunu (26.2 trilyon USD) kapsamaktadır. 2019 yılına kadar anlaşmanın taraf ülkeleri arasında bulunan Hindistan, geçtiğimiz düşük vergilerin yerli üreticiye zarar verebileceği kaygısıyla anlaşmadan çekildi.
Anlaşmaya imzalar 15 Kasım 2020’de ASEAN toplantısında atıldı. Taraflar anlaşma üzerinde mutabakat sağlayabilmek için 2012 yılından beri görüşmelerini sürdürmekteydiler.
Bu anlaşmayla beraber oluşturulan yeni serbest ticaret bölgesi hem ABD-Meksika-Kanada hem de Avrupa Birliği’nden daha büyük olacak. Anlaşmayı imzalayan taraflar arasındaki ithalat rejimlerinin yaklaşık yüzde doksanının 20 yıl içerisinde kaldırılması planlanıyor.
RCEP, Asya’daki en büyük dört ekonomiden üçü olan Çin, Japonya ve Güney Kore arasındaki ilk serbest ticaret anlaşmasıdır.
RCEP Anlaşmasının Önemi
Son yıllarda ülkelerin uyguladığı korumacı ticaretin yerine çok taraflı, birçok ülkeye ticarette muafiyet sağlayacak olan anlaşma imzalanmıştır. Yapılan anlaşma ile birlikte Çin’in bölgedeki hakimiyetini artırması beklenmektedir. Daha önce ülkelerle tekil anlaşmalar yapan Çin, RCEP anlaşması ile birlikte çok ülkeyi kapsayan anlaşmaların içinde ilk defa yer almıştır. Eğer Çin’in Covid-19 sonrasında AB ülkelerine olan ihracatı azalacak olursa, yeni anlaşmayla birlikte bu kayıplar daha az etkiyle sebep olabilir. Covid-19 pandemisine rağmen bu anlaşmanın ekonomiyi canlandırmaya yardımcı olmasının yanı sıra ekonomik ağırlık merkezi Asya’ya doğru kayabilir.
ABD’nin ve Avrupa Birliği ülkelerinin anlaşma dışında bırakılmasıyla dezavantajlı konumda olacakları aşikârdır. 2.dünya savaşından beri bölgede etkin olan ABD bu anlaşma dışında bırakılmıştır.
Küresel tedarik zincirine sahip işletmeler açısından bakıldığında, bir ürününün bileşenleri farklı ülkelerde üretiliyor, bir yerde birleşiyor ve ürün farklı ülkelere gönderiliyor. Serbest ticaret anlaşması sayesinde ürün bileşenleri merkezde daha sorunsuz ve düşük maliyetle toplanabilecek.
Türkiye açısından bakıldığında ise Uzakdoğu ülkeleriyle olan ticaretimizdeki açığın büyümesi, bölge ticaretinin daha da artmasıyla mümkün olabilir. Bunun yanı sıra bu ülkelere yatırım yapacak olan Türk firmalar daha fazla imkana sahip olabileceklerdir.